Yazılar

19 Eylül 2013 Perşembe

Santrafor Lobisi


2010-11 sezonu efsane kadrosu zamanı bile takımın santrafor ihtiyacı olduğuyla ilgili kamuoyu yapabilen transfer lobisi(!), her yıl rutine dönüşen uygulamasını bu yıl da ortaya koydu.

Öncelikle 2010-11 Hücum hattını hatırlayalım : Burak, Umut, Jaja, Teofilo (Brozek) . Engin Baytar, Alanzinho ve Yattara’nın da ofansa dönük oyuncular olduğunu hesaba katan biri santrafora ihtiyacımız olmadığını söylese futbol bilgisi rencide edilecek şekilde eleştirilebilirdi…

Oysa Colman ve Selçuk ortasaha merkezinin alternatifi yoktu ve santrafor lobisi(!) bu zaafı görmemizi engelliyordu.

Aynı filmi bu yılda izliyoruz.

Kadromuz elbette 2010-11 kadrosu kadar oturmuş değil ancak P.Henrique’yle Umut Bulut,Malouda/Adrian’la Jaja,Teofilo’yla Janko, O zamanki Burak Yılmaz ile Emre Güral/Batuhan kıyaslandığında çokta ütopik düşünmüş olmayız sanki..

Şu an forvete örneğin Falcao standardında bir golcü alabilsek sizce oyun kalitemiz ne kadar değişebilir? Top bizdeyken şu anki mevcut oyunumuzu ne kadar hızlandırabilir ; top rakipteyken ne kadar önde ve bilinçli basmamızı sağlayabilir tek başına?

Her ne kadar Karabük maçında enfes bir asist yapsa da Colman’ın o zamanki oyun disiplininden eser kalmadığıı aşikar. Selçuk zaten yok. Şenol Hoca’nın neden ısrarla Alper Potuk’u istediğini şimdi daha net anlayabiliyor muyuz acaba?

Aykut ve Zokora ikilisi Yusuf hariç öndeki 4’lü tarafından destek görmediğinde ortasahayı rakip ceza sahası ile kendi ceza sahamız arasında forse edebilecek tipte oyuncular değil.

Keza bunun dışında özellikle Zokora olmak üzere devamlılıklarında ciddi sıkıntılar var. Dolayısıyla sağ ve sol beklerimizin de ideal bekler olmadığını varsayarsak ; kapanan savunmaya karşı öndeki dörtllü çaresiz kalıyor ve bu şablonda kalmaya devam edecek. Öte yandan rakip hızlı ve çok adamla hücum yaparken rakibi 9 kişi yerine 6-7 kişi karşılayacağımız için savunmanın hata oranı yükselecek.
Başka bir deyişle kaderimizi rakip oyuncuların yeteneğine teslim edeceğiz.

Karabük maçında, fark yaratan ve oyunu ateşleyen tek bir isim vardı... O da genç olduğundan dolayı olsa gerek bir türlü güvenilemeyen hatta hazırlık kampında sol bek bile denenen Yusuf Erdoğan… Özgüven,oyun zekası,çabukluk,top tekniği ,topu saklama becerisi vs vs vs…

Arsinspor’a yetiştirme parası vermemek için 1461’den kiralandığı söylenen bu oyuncu, Trabzonspor ve belki de Türk Futbol tarihinin en önemli yıldızlarından biri olabilmesi için her türlü meziyete sahip… Sadece çalışmaya devam etmesi bu seviyeye ulaşması için yeterli…

Özetle; Soner ,Colman ya da Abdulkadir’den birinin hatta mümkünse ikisinin oynaması oyun vizyonumuza daha pozitif katkı sağlayabileceği gibi öndeki oyuncuların performansını arttıracaktır diye düşünüyorum…

Elbette Mustafa Reşit Akçay hocamız kadar bu oyuncuların antreman başka bir deyişle iş disiplinini bilemeyiz…

Gördüklerimiz ve geçmişten tecrübe ettiğimize göre bildiğimiz bir gerçek var ise; Trabzonspor’un özellikle bu yıl hiç bir açıdan doğru yolda olmadığı ve sorunların 3 yıldır yanlış tespit edildiği…

Herkese iyi haftalar…

Gölge Etme Başka İhsan İstemeyiz Sayın Başkan

Geçenlerde ailemin evinde uzun zamandır aklımdan çıkan, çocukluk zamanlarında bizzat hazırladığım Trabzonspor dergilerine ulaştım..

1989 yılından itibaren Trabzonspor’a ve futbola duyduğum tutku amatörce gazete küpürleri,kendi el yazım/ çizimlerle süslemeye çalıştığım dergileri hazırlamama vesile olmuştu.Ta ki 1996 Mayıs ayına kadar.

Herhalde şampiyonluk kutlaması yaşayamayan en yaşlı nesilden sayılırım.84-85 sezonunun önemini kavrayamayacak kadar küçüktüm.

1996 Mayıs ayında o sezonun önemini kavrayacak yaştaydım. Vanspor’un Avni Aker’deki tarihi(!) mücadelesini ve son maçta hem de kendi evindeki rehaveti(!)ni kavrayacak kadar ilgiliydim futbol dünyasıyla…

Teknolojinin savcılara 2011 de olduğu kadar imkan vermediği yıllardı…
Nitekim ve elbette bunun farkında olan,sargı bantlarından bile gözler önünde nemalanacak hatta gurur(!)la itiraf edecek kulüp yöneticileri de mevcut(tu)...

Bir çok Trabzonsporlu gibi küstük futbola…Hatta kulübün haklarını siyasete karşı savunamadığını söyleyip istifa etme cesaretini gösteren yürekli bir başkan,Özkan Sümer’le birlikte heyecanlanabildik tekrar futbola…

Futboldan soğutan Van ya da Şampiyonluğun kaçması değildi..

1989-96 yılları arasında biriken hayal kırıklıklarının birikmişliğinin zirvesine gelmiştik..

Cumhuriyet tarihinde belki de siyasetin havasının en kirli olduğu bir dönemde,nefes alabileceğimizi düşündüğümüz futbolun,siyasete meze olduğunu anlamamızın tahribat yarattığı çocukluk hayallerimizle birlikte,masumiyetimizi de yanında götürmesine izin veremezdik.

Trabzonspor Başkanı Sayın İbrahim Hacıosmanoğlu;

1989’dan 2013’e olan süreci anlamaya çalıştığınız gün iktidar partisinin(ya da herhangi bir partinin) mitinglerine bir Trabzonspor Başkanı olarak katılmanın ne kadar büyük bir tahribat yol açtığını siz de anlayabilirsiniz.

Yıllardır hakkımızı siyaset destekli gasp eden endüstriyelleşmiş futbolun kirli tezgahını ilk defa ortaya çıkarabilen Adalet,siyasete kulüp başkanı sıfatıyla gösterilen lüzumsuz yaranma ile tecelli etmez.

Başbakanın Fenerbahçe camiasının “cemaat” stratejisinden evhamlanarak, camianın oy potansiyelini adaletin önünde gördüğü yeterince anlaşılamadı mı atadığı TFF ve sahaya yansımayan şikesiyle?

Yani siyaset senden hep aldı…20 milyon taraftarın ve finansal/endüstriyel cazibe merkezi şehrin olmadıkça da hep alacak…Sen ise savaşacaksın hakkın için..Senin yani Trabzonspor’un ruhu işte tam olarak budur!

Siz, akrabalarınızın baş örtüsü adaleti için destek verdiğiniz ancak futbolda adaletin önünde duran Müslüman iktidar partisinin liderine atkı takıp sevimli gözükmeye çalışırken, Hristiyan(!) İsviçre’deki bağımsız futbol mahkemeleri adaleti tescil etmekle meşgul idi. Nitekim tescil ettiler de…

Bizim mücadelemiz kupa ya da şampiyonluk mücadelesi değil sayın Başkan… Bizim mücadelemiz müzedeki kupa sayısından çok onların masumiyeti ve az ama öz anlamı…

2010-11 Şampiyonluğumuz,her şeyden önce Trabzonsporumuz mitinglere meze, iftira arayan ağızlara sakız olsun diye başkan seçilmediniz..

Sizden beklenen bir önceki yönetimin eksik de olsa yaptıklarının üstüne katarak tüm mercilerde yasal haklarımızın aranmasıydı..

Beklentilerimizi artık minimize ettik;endişe ile izliyoruz..Yani gölge etme başka ihsan istemeyiz…

Hatırlatma İhtiyacı : Başkan’ın Görevi ve Teknik Direktör’ün Misyonu

 

Beşiktaş maçını,maçın detayına girerek yorumlamak yerine, sezon başından beri yapılan mantalite yanlışlarının net bir örneği gözüyle bakmak en doğrusu olacak..

Öncelikle hafızlarımızı sürekli tazelemeyi alışkanlık haline getirmemiz gerektiği bir çağda yaşadığımızı kendimize sürekli olarak hatırlatmak durumundayız. Aksi takdirde yönünü ve amacını kaybetmiş bir kişinin amazon ormanlarında bir gece vakti yaşadıklarının versiyonlarını yaşamak ütopik değil.

Mustafa Reşit Akçay Trabzonspor’a neden getirildi/geldi bir hatırlayalım…

Herkesin uzun yıllardır ilk defa neredeyse tek vücut olduğu gençlere yönelmenin başka bir versiyonu olan 1461 ruhunun Trabzonspor’a taşınması değil miydi amaç? Finansal sorunlardan ötürü yeniden yapılanmayı en iyi başaracak teknik direktörlerden biri olduğu için tercih edilmemiş miydi sayın hocamız?

İlk etapta Yusuf,Abdulkadir,Caner,Fatih,Kadir Keleş (ki bence Barış Memiş,Göksu,Gökhan,Mehmet Kuruoğlu belki Jebrin de katılmalıydı bu kervana) katıldı takıma… Hangisi ilk 11 başladı şu ana kadar? (hazırlık maçlarında Yusuf gibi bir yeteneğin sol bek denenmesini saymazsak)…

Kimler uğruna bu çocukların ve Trabzonspor’un 1 yılı daha boşa kürek mantalitesine terk ediliyor? Volkan Şen,Colman,Olcan Adın,Zokora,Alanzinho ve sonradan alınan Malouda ve Bosingwa…vs.. Celustka’ya apayrı bir paragraf açmak lazım. Özelliklerini sıralayalım.. Genç,Güçlü,Süratli,Defans oyuncusuna göre pas tekniği iyi, Yan toplarda Stoperlere yardımcı olabilecek uzun boylu bek ve en önemlisi disiplinli ve sorunsuz… Yaşından ötürü tecrübesizlikleri elbet var ancak tüm bu özellikler bir kenara bırakılıp tarihimizin en işe yaramaz futbolcularının bulunduğu kadro da Celustka mıydı gönderilecek futbolcu? Nitekim İngiltere Premier Ligindeki ilk resmi maçında Van Persie’ni Lampard’ın da bulunduğu haftanın 11’ine ile girmeyi başararak güzel bir cevap vermiş oldu bizim futbolu çok bilenlere.

Soner Aydoğdu ve Emre Güral gibi yeteneklerin zoraki dakika bulması da ayrı bir iç acıtan konu.. Tarihimizde belki hiç olmadığı kada, bu kadar zengin gelecek vadeden bir ekip varken artık teknik direktör kovucusu diyebileceğimiz yeterince denenmiş 25 yaş üstü oyuncularda ısrar etmenin mantığı nedir?

Yusuf Erdoğan son 20dk girdiği oyunda ligdeki ilk resmi maçında hem de Beşiktaşa karşı rakibe 2 sarı kart aldırdı.. Volkan Şen,Alanzinho,Malouda ve Henrique’nin yapamadığını tek başına ve 20 dkda yaptı.

Celustka,Yusuf Erdoğan örnekleri birer işaret…Daha ilk haftadan verilmiş çok güçlü sinyaller.. Ya bu sinyalin gösterdiği yöne gideceğiz ya da Colmangilleri kazanmaya çalışırken bırakın sadece Trabzonspor’u rakip oyuncuları da sakatlayarak futbola zarar vereceğiz..

Tarihteki hiçbir kurum bu kadar hatalar zincirine karşı ayakta duramaz..Nitekim uzun farlar kadar göz alıcı sinyaller bu kadar net ortadayken…

Trabzonspor Kulübü Başkan’ı üstüne vazife olmayan siyasi mesajları bir kenara bırakıp bu kritik konuya konsantre olursa böylelikle Trabzonspor’u da sempati duyduğu siyasi parti kadar sevdiğini de anlamış olacağız.

Tekrar tekrar aynı şeyleri yazmamak temennisiyle herkese iyi haftalar diliyorum.